top of page

BİNGÜL ATAMAN

Elif’ciğim, canım kızım,


Hani filmlerde görürüz; biri masanın başına geçer, elinde kalem, masanın üzerindeki kağıda bir şeyler karalar; beğenmez, kağıdı buruşturur yeniden başlar, olmadı bir daha, bir daha, bir daha…


İbo’yu yazmak, onu doğru yazmak, onu doğru anlatabilmek… Hem çok yapmak istediğim, hem çok zorlandığım... Ama karar verdim bir yerden başlayacağım. Hem de başından değil, sonundan. Yani onu tanıdığım yıllar yıllar öncesinden, onunla paylaştığım anılardan değil; onu yitirdikten sonra farkına vardıklarımdan başlayacağım. Çoğu zaman da böyle değil midir zaten? Ne zaman sevgili bir insanın doldurduğu boşluğu yaşamaya başlarsın; o zaman anlarsın “O ne demekti”, “Sevenlerinin hayatında neleri dolduruyordu”, “Ne için bu dünyaya gelmişti”. İbo’nun ardından geçen bu bir yıl boyunca tam da bunların farkına vardım aslında; anneciğinin ve uzaktan da olsa senin yaşadıklarını izleyerek, hissederek.

Sevgi’ciğimle, benim canım arkadaşım, senin biricik anneciğinle, O’nu yitirdiğiniz o ilk gün, o ilk şokla, o ilk çaresizlikle, isyanla, o anlatılmaz büyük acısıyla, önünüzde acımasız yüzlerce saatler, onlarca haftalar, aylar olacağını bilerek, ne desem, ne anlatsam, ne yapsam acısını, acınızı dindirmeye yetmeyeceğimi bilerek konuştuk. En büyük dileğim yüce Allah’tan sizlere sonsuz sabırlar vermesiydi. Şimdi bu ilk yılın ardından, “sen bir de nasıl geçtiğini bize sor” diyeceğiniz o çok zorlu bir yılın ardından ikiniz de bu büyük kaybınızı yüreğinizde yaşayarak, ama yolunuza da devam ederek hayatınızı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Tam da İbo’nuzun sizden yapmanızı istediği gibi, tam da O’nun yıllar yıllar boyunca sana ve anneciğine sabırla, emekle, sonsuz bilgeliği ve inceliğiyle öğrettiği, örnek olduğu, yaşattığı gibi; birlikte sevgiyle, tüm gücünüzle ve inancınızla…


İşte ben bunun farkına vardım Elif’ciğim.


Anneciğinin “her şeyi O’na danışırdım, en çaresiz durumda bana yol gösterenimdi, beni kollayan, kanat gerenimdi” diyerek adeta öksüz kalmışçasına yaşamaya başladığı bu ilk yılın sonunda, aslında İbo’nun ona neler katmış olduğunu, sapasağlam durarak hayatına devam edebilmesi için insani tüm değerleri yaşamış ve yaşatmış inanılmaz bir örnek olduğunu ve her an “şimdi İbo’cuğum olsaydı böyle yapardı” diyerek aslında O’nun yaşam felsefesini derin derin hissederek yaşaması yolunda hep ışık tutmuş olduğunu gördüm.


Ve Elif’ciğim,


Hiçbir şey eksilmez hayatımızdan. Bir kızın babası nasıl değerliyse, benim babam da benim için o kadar değerliydi. O kadar ki, onun gidişiyle inanılmaz zenginleştim ben. Neler neler geldi hayatıma. Gurur duyuyorum babamın kızı olduğum için.”


diye yazdığın o olağanüstü güzel satırlarında “İbo’nun kızı”nı gördüm. “İşte” dedim kendi içimden, “İbo’nun hayata geliş nedenlerinden belki de en büyüğü”. O’nun müthiş derin hayat felsefesini aktardığı kızı Elif. İnan, O da seninle çok ama çok gurur duyuyordu, hep de duyacak.


Ve son olarak ben, biz, O’nunla aynı havayı solumuş, sohbetine ortak olmuş, acıyı, tatlıyı birlikte yaşamış şanslı arkadaşları, dostları… O’nu çok özlüyoruz. Ama Sevgi’ciği ve Elif’iyle her zaman birlikte olarak, O’nu her zaman bize hissettirdiği güzel duygularla yüzümüz gülerek, geçirdiğimiz güzel anıları hissederek yaşayacağız.


Huzurla, ışıklar içinde uyu güzel insan, güzel dost İbo’cuğum.

 
 

Recent Posts

See All

SEVGİ GÜRBÜZ

İBOCUĞUMA Canım İbocuğum, Gideli 1 yıl oldu, hasretin her geçen gün daha da artıyor. Yokluğuna nasıl dayanırım, sensiz nasıl yaşarım...

ELİF GÜRBÜZ

Sevgili dostum, babacığım İbo’yla ne zamandır görüşemedik. Onu çok çok özledim. Kendini bu kadar özletmesine de biraz içerledim doğrusu....

TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU

1984 sıralarında NETAŞ’da Sevgi’yi tanıdım. O benim kara günlerimde dert ortağı oldu. Daha sonra eşlerimizle de bir araya gelerek dost...

Comments


bottom of page